Previous Page  65 / 116 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 65 / 116 Next Page
Page Background

SEZGIN AKSU’YU,

Milano’da yaşayan

başarılı Türk tasarımcı olarak tanıyoruz.

Ancak çok kültürlü doğası gereği onu bir

şehir ve bir milletle tanımlamak doğru de-

ğil. Mütevazı duruşunun yanı sıra, röporta-

jımız sayesinde Aksu’nun etik iş anlayışına

sahip, dürüst bir tasarımcı ve sırt çantasını

takıp dünyayı dolaşan bir gezgin olduğu-

nu da öğrendik. Röportajımızı Aksu’nun

Milano’nun hareketli bölgelerinden Bre-

ra’daki ofisinde gerçekleştirdik. Keyifli

sohbetimiz dilerim Türkiye’de tasarımın

gelişmesini ve herkesin ufkunu genişlete-

cek gezilere yelken açmasını sağlar.

Önce sizi biraz daha yakından tanı-

yalım. Tasarımla nasıl tanıştınız?

Bunun çok ilginç bir hikayesi var: Stuttgart

Üniversitesi’nde İnşaatMühendisliği okur-

ken tesadüfen Michele de Lucchi ve Ettore

Sottsass’ın mimarlık bölümüne verdiği bir

konferansa katıldım. O zaman kim olduk-

larını, neler anlattıklarını bile bilmiyorum.

Konuşmalarını dinledikten sonra hayatımı

değiştiren kararı da o anda, orada verdim;

tasarımokuyacağım. Ertesi gün üniversite-

ye dönmedim.

Peki, neydi o konferansta bahset-

tikleri?

Büyük bir heyecanla Memphis akımını

anlatıyorlardı. Ne kadar güzel olduğunu

hatırlıyorum! Bir de Michele’i dinlemediy-

sen mutlaka dinlemelisin, bir anlatma tarzı

vardır, sanki sana bir şey satıyormuş gibi.

İyi de, kötü de olsa, almak istiyorsun. Çok

akıllı ve çekici, onu dinlerken gerçekten

inandım. Doğru yolu seçtiğimi düşünüyo-

rum. Sliding Doors filmindeki gibi, o gün o

konferansın kapısından kafamı içeri sok-

masaydım bambaşka bir hayatım olacaktı

belki de.

Tam bir dönüm noktası! Ertesi gün

okula gitmediniz, peki sonra?

Stuttgart’ta o dönem Avrupa’nın en iyi

Güzel Sanatlar Akademisi’ne nasıl girerim

diye araştırdım. 500 kişinin başvurduğu

bölüm sadece 8-10 kişiyi alıyormuş. Baş-

vuru için çizimlerimden örnekler gönder-

dim. Beni 50 kişiyle beraber davet ettiler.

Üç gün Stuttgart’ta kalıyor ve testlere gi-

riyorsunuz. Zamana karşı uygulamalı pro-

jeler yapmanız gerekiyor. Sonunda karar

veriliyor. Beni bölüme kabul ettiler. Çok

şanslıydım, çünkü çok iyi bir okuldu; hoca-

lar arasında David Chipperfield, Richard

Sapper gibi isimler vardı.

Ve yolunuzu belirlemiş oldu-

nuz. Sonra Paris’e, Amerika’ya,

Milano’ya gitmişsiniz. Farklı ülke ve

kültürlerle sürekli bir kişisel gelişim

yaşamışsınız. 

Tabii hepsinin arkasında bir düşünce var-

dı. Almanya’daki okulda gerçekten “Biçim

işlevi takip eder,” anlayışı yatıyor. Ardın-

KASIM-ARALIK 2016

NG

65